Masumiyet yıldızı İlayda Alişan'ın gerçek hikayesi
yürekleri burktu.
Şimdilerde FOX TV ekranlarında birbirinden ünlü isimler Deniz Çakır, Hülya Avşar, Mehmet Aslantuğ, Serkay Tütüncü ile beraber rol alan İlayda Alişan, tüm bilinmeyenlerini ve merak edilenlerini anlattı. Annesini 9 yaşındayken ka-ybeden güzel oyuncunun anlattıkları zaman zaman yürekleri burktu. Hürriyet'e verdiği röportajda hay-atının k-ırılması noktasını, oyunculuk serüvenini ve aşka olan bakışını anlatan İlayda Alişan, "Çocukluğuna dair ilk hatırladığın şey ne?" sorusu üzerine şunları anlattı:
"Ben 6-7 yaşlarındayken annemin beni okula uğurlamak için uyandırdığı ve yumurta pişirdiği bir an geldi aklıma. Sık sık gözümün önüne gelir. Mutlu bir çocuktum. Yarım ama mutlu bir ailede büyüdük.''
''Annemi ben 9 yaşımdayken k-nserden kaybettik. Ablacığım var, bana gözü gibi bakan, annelik eden... Babam (Remzi Alişan) gazeteciydi, yıllarca Hürriyet'te çalıştı. Şefkatiyle bizi sarıp sarmaladı, sevgiyle eğitti. Sıcacık bir yuvamız vardı, hala da öyle" Oyunculuk macerasının babasının bir arkadaşının kimseye haber vermeden kendisini ajansa kaydettirmesiyle başladığını anlatan güzel oyuncu, sözlerine şöyle devam etti:
"Babamın arkadaşının ajansı vardı. Orada benim fotoğraflarımı çekiyorlar ama yıllarca herhangi bir işin içinde bulunmuyorum... Yıllar sonra, ben lisedeyken bir dizi teklifi geldi. Görüşmeye gittim, deneme çekimine girdim ve işe seçildim. Oyunculuk serüvenim de işte böyle başladı."
- Hangi noktada "Bu benim mesleğim olur" dedin?
"Çocukluğumda oyunculukla ilgili hayallerim yoktu. Lise çağlarındaysa sanatla ilgilenir oldum. Okuldan kaçar, tiyatroya, sinemaya giderdim. İlk dizimi çekmeye başladığımda içimde bana kendimi buraya ait olduğumu hissettiren bir ateş vardı. Hala var. Hep de olsun..." - Madem içinde o ateş vardı, neden Bilgi Üniversitesi'nde moda tasarımı okudun?
"Orası biraz karışık. Ailem bir altın bileziğim olsun istedi. Ben de o zamanlar şimdiki kadar gözü kara değildim, güvenli alan insanıydım. Modaya da çocukluğumdan bu yana hep ilgim olmuştur. Bir şeyler tasarlamayı, üretmeyi, kendimi bir şeyler üreterek i-fade etmeyi sevdim. Bu anlamda kendimi en yakın hissettiğim şey oyunculuk dışında modaydı diyebilirim."
- Aşk sence ne?
"Tanımlayamayacağım kadar uhrevi bir şey."
- Nasıl biri seni etkiler?
"Sonsuz saygı, güven ve heyecan veren, huzuru da huzursuzluğu da hissettiğim... Riyakar, bencil ve tutarsız olmayan, güzel gören, güzel bakan biri beni kendine aşık eder mi? Neden olmasın?" - 'Masumiyet'te canlandırdığın Ela, sevdiği erkeğe bir noktadan sonra s-aplantı derecesinde bağlanıyor. Aşkın sap-lantıya dönüşmüş hali için ne düşünüyorsun?
"Sağlıksız buluyorum. Kendini doğru yerden besleyen, düşünce gelişimine önem veren, t-ravmalarını yardım alarak çözmüş veya çözmeye çalışan insanların daha sağlıklı sevdiklerini düşünüyorum. Bu yüzden hiç saplantılı olmadım diyebilirim." - Erkek ş-iddetine ma-ruz kalan bir genç k-ızı canlandırıyorsun. O sahne çekilirken neler hissettin?
"Oyuncu olarak öncelikli görevim, o-lay örgüsüne sadık bir şekilde Ela'yı var etmek, ete kemiğe büründürmek. K-adına ş-iddetin olduğu her sahneyi, ş-iddete uğrayan bütün ka-dınların s-orumluluğunu üzerimde hissederek oynuyorum. Kendi oyunculuk bardağımın suyunu oradan dolduruyorum. Hem insan olarak, hem kadın olarak hem de tüm ka-dınlar adına..."
- Sen hiç fiziksel ya da ruhsal şi-ddete ma-ruz kaldın mı?
"Hayatın içinde elbette psikolojik ş-iddete m-aruz kalıyoruz. Kalıyorum. Bazen basit bir kalp kırılması bile, nasibini belki bir parça bundan alıyor. Herhangi bir fiziksel ş-iddete ma-ruz kalmadım, insanın bu yüzden kendini şanslı hissediyor olması bile rahatsız edici. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmiyorum. Ş-iddete meyilli, şi-ddet yanlısı ve ş-iddeti görmezden gelen insanlar, yani bir noktada yeterli bilinç düzeyinde olmayan herkes buna dahil. Yaşadığımız toplumda ka-dın olmanın zorluğu da ş-iddetin bir parçası zaten." - 'MeToo' hareketi tüm dünyaya yayıldı, oyunculardan başka meslektekilere de sıçradı. Genç yaşta k-adın oyuncu olmanın zo-rluklarını yaşadın mı?
"Kültürel olarak bu va-kaların bir kısmını örtbas etme eğilimindeyiz. Kendi adıma toplumda k-adın olmanın z-orluğunu yaşadığımı düşünüyorum elbette. Umudum daha aydınlık yarınlar için."
- Senin için başarı ne?
"Hayatın bütün yönlerini yollarım olarak nitelendirirsem, benim için başarı bu yolları aynı kavşakta k-azasız buluşturmak anlamına geliyor."
- Kırılma noktan nedir, anlatsana...
"Kırılma noktam içimdeki p-atlamanın yaşandığı gündü. Oyun ateşimin yandığını hissettiğim an, bunun benim kırılma noktam olacağını biliyordum. Hani bazen gününüzü bekliyor olursunuz.''
''Dakika dakika, saniye saniye, teker teker sayarsınız. Benim için de böyle oldu. Bu durum oyunculuğa bakış açımı değiştirdi, bununla birlikte hayatım da değişti. Buradan anlayabilirsin oyunculuğun benim için yerini ve hayatımda kapladığı alanı..."
- Şu an pek çok gencin istediği noktadasın. Herkes ışıltılı yönünü biliyor. Ama perde arkasında nasıl dertler, stresler var?
"Hayatımı çok küçük yaşıyorum, üç-beş dostum ve ailemle... Mutlu olduğum anlar kadar değil tabii ama bir noktada s-tresi ve de-rtleri de sevmek, kabul etmek gerekiyor, hayatın içinden geliyor bana.''
''Bu sebepten kendimi d-ertlerimle bo-ğmuyorum, şu sıralar perde arkası yorgunluk ve y-oğunlukla geçiyor ama bu halimden çok memnunum."